Sektöre yaz gelince!..
Ekonomik kriz ve yaşamın her alanındaki pahalılık geçinme zorlukları çocuksu hayallerimizi daha da imkansız kılıyor. Pandemiyle geçen 2,5 yıla yakın kapanma ve tedirgin bir süreden sonra, bu yaz özlenen günlere biraz daha uzak kalıyoruz. Sadece bu mu, emtia maddelerine gelen astronomik zamlar, başta petrol olmak üzere dövizdeki aşırı yükseliş, yediğimiz ekmekten, kullandığımız eşyaya, ev kiralarından konut fiyatlarına kadar günlük hayatımızdaki tüm kalemleri etkiledi. Mobilya sektörü de şüphesiz bundan çok etkilendi. Ara hammadde girdilerine gerek döviz, gerekse de TL bazında her ay düzenli gelen zamlar, hem üreticiyi hem de son tüketiciyi önemli oranda etkiledi. Gerçekleşen kur korumalı mevduat sistemi, paranın sürekli dolaşımda olması gereken ticaret dünyasında fazla bir etkisi olmadı. Keza dövizle dünya borsalarına göre günlük hatta saatlik kurlarla dönen emtia borsasına bağımlı ticaret dünyasının 3 veya 6 ay parasını bankada bekleterek oluşacak faiz veya rantla dönme şansı yok. Bir ay içinde o paranın defalarca el değiştirip pazarda dolaştığı bir ekonomik sistemde mal alan, yada ithalat yapan firmanın halini düşünmek bile zor.
Bankalar 2022 yılı ilk 6 aylık karlarını açıkladılar. Yukarda değindiğimiz bu zor ekonomik şartlarda %600 kar gibi tarihi zirveye ulaşmaları nasıl açıklanabilirki. Avrupa’da yıllık % 3’lük faizlerin bile çok olduğu bir dünyada Aylık 2.79 ticari bir kredinin yıllık bileşik faizle masrafları sigortası vs %35 olduğu bir bankacılık çarpanında yılın ilk 6 ayında yüzde 600 karın nasıl gerçekleştiği de bariz. Peki üretici ne yapacak, satıp yerine koyamadığı, ihracat yaparken kullandığı % 40-70 arası ithal girdiyle nasıl ayakta kalabilir.
Bir ülkenin geleceği üretim ekonomisinde ve onun da pazarı ihracat ise biraz düşünmek zorundayız. Bu köşeye sığamayacak kadar yazılabilecek sorun var, biz sadece dile getirebiliriz. Dilerim çözüm makamları sesimizi duyar ve uygun çözümler üretirler. Her şeye rağmen iyi ve sımsıcak bir yaz diliyorum. Siz yine de içinizi sıcak tutunuz. Ne de olsa krizlere alışmış bir ülkeyiz. Ama kötü şeylere alışmak da işin en kötüsü değil mi.?...
Saygılarımla
Nesip Uzun