Sektörde Fark Yaratanlar:Adil Pelistler-Beta Kimya A.Ş

Mobilya Dekorasyon Dergisi - Mobilya Dekorasyon - Dergi - Yayın - İletişim - Dergi - furniture - wood - design - dizayn - aksesuar - kenarbandı - edgeband - makine -woodworking - woodworkingmachinery - fair - mobilya fuarları - woodworking machinery - ahsap makineleri- glue-yapıştırıcı tutkal-

Sektörde Fark Yaratanlar:Adil Pelistler-Beta Kimya A.Ş

19-01-2018
Sektörde Fark Yaratanlar:Adil Pelistler-Beta Kimya A.Ş
Röportaj:Nesip Uzun/Ocak 2017 Mobilya dergisinde yakın bir zamanda başlatmış olduğumuz ve bu sektöre katma değer yaratmış olan sektörün kilomoetre taşları dizisinde bu sayıdaki konuğumuz Beta Kimya’nın kurucusu sayın Adil Pelistler’le beraberiz. Beta Kimya bugün yapıştırıcı ve kimya sektöründe ilk 500 büyük firma arasına girmiş ahşap sektörünün gurur kaynaklarından biridir. Şüphesiz bu gelişmede Adil Pelistler’in kişisel becerilerinin, çalışmalarının ve birikimlerinin çok büyük etkisi var. Onun öngörüsü ile şirket bugün uluslararası çapta bir marka haline gelmiş, dünyanın 50’yi aşkın ülkesinde ihracat yapan global bir aktör olmuştur. Bütün bu dinamikleri 28 yılda oluşturan bir firmanın Beyni, sahibi ve kimyageri olan Adil Pelistlerin hikayesi de önceki fark yaratanlar kadar ilgiyle okunması gereken bir hikaye. Bu hikayede de aşağıda okuyacağımız gibi hiç bir başarı tesadüfü olmuyor. Bu söyleşide Beta Kimyanın kuruluşu, Adil pelistlerin mesleki geçmişini ve Beta Kimyanın dünden bugüne yükselişini Adil Pelistler’in kendi ağzından dinleyeceğiz.

      Adil Pelistler: Dedemler 1914 yıllarında balkanlardan istanbula göç etmiş bir aile. . Babam 1936 istanbul doğumlu. Yani 2-3 kuşaktır Istanbul doğumluyuz, istanbulun yerlisiyiz diyebiliriz. Ben 1962 İstanbul doğumluyum. İlkokul ve lise öğrenimimi istanbulda yaptım. 1983 senesinde İTÜ Kimya Fakültesinden,  kimya mühendisi olarak mezun oldum. Küçük yaştan beri yazları çalışan, üniversite zamanında hem okuyan hem çalışan birisiydim. Üniversite son sınıftayken 7 arkadaş birlikte Polimer adında bir firma kurarak, 50’şer bin lira sermayeyle küçük bir işe başladık. Tabi 7 kişinin olduğu yerde fikir birliği yapmak biraz zordu İlk  işimiz mobilya sertleştiricisi olarak bilinen ürünle başladık. Bu reaktör denilen karışım kazanını ben ilk önce varilden yapmıştım. Böyle ilkel bir reaktörle işe başladık. O günün şartlarında parasal sermayemiz fazla olmadığından bir firmadan paramızı alamadığımız için firma başladığı gibi bitti. İlk ticari deneyimimizi bu şekilde yaşadık Bizim için önemli bir tecrübeydi bu.

Üniversiteyi bitirdikten sonra eğitim amaçlı olarak Almanya’ya gittim. Ve bir süre sonra tekrar  Türkiye’ye döndüm. Askerlik sonrası 1987 senesinde Beta Kimya A.Ş.nin ilk adımlarını atmış oldum. Başladığımda zaman yaptığım ilk iş “polivinil” alkolden zamp (yapıştırıcı) yapmaktı.  Bildiğimiz kırtasiye yapıştırıcısı yapmakla işe başladım. Başladığım zamanlar bir yandan üretim yaparken aynı zamanda  tahtakaleye gidip mal satmaya çalışıyordum. Şirketin hem işçisi hem pazarlamacısı hem de idarecisiydim. Tahsilatları da kendim yapıyordum.  Yıl 1986 senesiydi İstanbulda methiş bir kış oldu, 15 gün kar kalkmadı.  Bu dönemde ben tahtakaleye gidip mal satmaya çalışıyordum. Millet deli misin bu havada gelip mal satmaya çalışıyorsun, ama işe yeni başlamıştık azmimiz vardı, heyecanımız vardı. Hepsi bir yana iş yapmak zorundaydım, geçmişteki kötü deneyimden sonar hiç bir şeyi boş bırakmak niyetinde değildim. Böyle ufak ufak başladım. O zaman bana destek veren birkaç kırtasiye toptancılarıydı daha sonra ilişkilerim gelişti onlarla.

Nesip Uzun:Tek kişilik ordudan bu günün üç fabrika yüzlerce çalışan, mühendisler ve AR-GE ordusu.

Adil Pelistler: Gerçekten de  tek kişilik bir şirkettim. Düşünsenize “polivinil” alkolü küçük bir kazanda eritiyorsunuz,  daha sonra küçük bidonlara dolduruyorsunuz. 50’şer gr 50’şer gr ve ondan sonra onu kutuya koyup kırtasiye piyasasına veriyorsunuz. Bu karmaşık işleri bir süre tek başıma yaptıktan sonra işib büyümesiyle birlikte yanıma birini aldım. sonra biri daha geldi ve ekip çoğalmaya başladı. Derken en son 1989 senesinde polivinil asetat bazlı beyaz tutkal üretimine başladık. Bildiğimiz klasik mobilya yapıştırıcıları bunlar, O zamanlar 500 kiloluk bir reaktörüm vardı küçük bir tane, hala fabrikamda duruyor, hala koleksiyon olarak. Bununla  180 kiloluk bir imalat yaptım bunları 6 bidona doldurdum   ve bunu bayrampaşada bir arkadaşımıza verdik. Malı verdik ama biz para beklerken paranı bir ay sonra alıcaksın dedi. Bu şekilde 89 senesinde imalata başlayarak bu işe girdim. İş büyüdü çalışan insan sayısı artmaya başladı. O dönemde aldığımız arkadaşlardan birisini de yakın zamanda emekli ettik. Bu da bana ayrı bir mutluluk ve gurur veriyor, işletmem o günlerden bu güne nereye gelmiş  ve 25 yıl  birlikte çalıştığım insanları emekli etmişim. Arkadaşımız 25 senesini doldurdu ve şirketimiz de ilk emeklisini vermekten gurur duymakta. Bununda ayrı bir önemi var bende. Daha sonra yeni ürünümüzle inegöl ve eskişehir bölgesinde bir isim yapmaya başladık. Tabi ilgiyi görünce  diğer firmalarda bu ürünü üretmek istediler.   Yeni ürünümüzde bildiğimiz klasik beyaz tutkal farklı uygulamalarda kenarlarda beyaz renkler bırakıyorsu ve  bu da kötü bir görüntüye neden oluyordu, biz basit bir operasyonla tutkalı hafif  renklendirerek  daha albenili bir hale getirdik. Aslında tutkal aynı tutkal ama renklendirilmiş biraz. Renklendirilmiş ama özelliğinide arttırdık. Kurumasını, kış şartlarına adaptasyonunu sağladık.

Bu ürün kısa zamanda çok ilgi gördü ve ilk siparişimizi dostumuz Ermiş AŞ ve Eskişehirden Caner Arabacı Verdi.  Biz 6 bidon mal üretirken bir anda Kamyon bazında siparişler geldi.  340 bidon birden sipariş  o güne kadar hyal bile edemeyeceğimiz bir talepti. . Bu seferde kapasiteyi arttırdık reaktörleri büyüttük ve Tükiye’nin ege bölgesinde iç anadolu bölgesinde biraz da Istanbul olmak üzere pek çok yerinde pazar yarattık.   Fuarlara katıldık kendimizi tanıtmaya başladık. Biliyorsunuz 90 senesinden sonra sovyet bloğunun dağılmasıyla beraber Rusya bölgesine yöneldik. O dönemde  Rusya bölgesinde iyi iş yaptık. Bu dönemler gerek bizlerin gerekse de diğer Türk firmalarının ihracata yönelmesi ve dışa açılmasında önemli bir tarihi andır. Bu ülkelerde yiyecekten sanayi ürünlerine kadar hemen pek çok ihtiyaç Türkler tarafından karşılandı ve bu da Türk firmalarının en önemli ihracat kaynağı oldu. bizim dışarıya açılmamızda bir temel taşı oldu. Gerk Rusya ve bağlantılı Türk cumhuriyetleri gerekse de at-ynı dönemlerde dişarıya açılan Balkan ülkeleri Türk ihracatının temel taşları oldular, bugün ise dünyanın hemen her yerine ihracat yapıyor yılda onlarca uluslararası nitelikte fuarlar ktılıyoruz.  Türkiye değişik tarihlerde önemli kriz dönemleri de yaşadı.. 93 krizi önemli. 98’de rusya krizi. 2001’de anayasa krizi. 2008 senesindeki küresel krizler yaşandı ve biz bütün bu krizlerden hep büyüyerek çıkmaya çalıştık. Ne yaptık bu kriz dönemlerinde? Özellikle Tedarikçi üretici olduğumuz için üreticinin yanında olduk. Kriz dönemlerinde herkes mal satmayı bıraktı. Nakit satmaya çalıştı. Bense o dönemde özellikle mal satamadığım insanlara vadeli mal satmaya çalıştım.

 

Nesip Uzun:Bir nevi üreticiyi finance ettiniz aslında.

 

Adil Pelistler: Aslında fazla gücümüzde yoktu ama finansını ayrıca ek işler yaparak gerçekleştirdik. O günlerde, aileden gelen bağlantı ve tecrübelerimizle nakit sürkilasyonu olan başka bir sektörden,  özellikle bisiklet piyasasasından gelen nakti buradaki vadeli piyasayı finance etmeye yönelttik ve bir nevi kendi içinde bu para hareketiyle işleri dengeledik. Bisikleti peşin parayla sattım, bu parayla kimyevi hammadde aldım, ürettiğim malıda vadeli sattım.  Yani başka bir sektörle işinizi finance edip mobilya sektörüne bir kredi açmış oldunuz.

Nesip Uzun:Nerden aklınıza geldi bu bisiklet alıp satmak işi?

Adil Pelistler:  Dede mesleği. Tabi bide yeni müşteriler bulduk bunun için. Bisiklet işini toptan alıp perakende yapmaya çalıştım çünkü aradaki kazançtan çok vadeye kullanmaya çalıştık. Bu yaklaşık 1988 ile 2000 senelerine kadar 12 yıl sürdü.

O günün koşullarında bu sirkülasyonu finansal açıdan sürdürmek  zorundaydım,  aksi takdirde bankaların kucağına düşecektim. Buradaki ticari operasyon şöyle çeki yüzde 8’den kırdırsanız 4 ay vadede yüzde 32 eder, ben tutkaldan yüzde 32 kazanmadım ki bankaya gideyim. Benim gibi pek çok esnaf da bu kriz döneminde  kendince zeki çözümler bularak krizden çıkma yolu aradı. Bu tür kriz dönemlerinde  örneğin 93’te bankalar 3 aya yüzde 50 net faiz veriyordu. Ben o dönemde yüzde faizler %12 iken,  %14 faizle piyasaya mal verebiliyordum 4 ayda yüzde altmışa yakın yapıyor. Böyle durumlarda biz büyümeyi başardık.

O dönem genel olarak da üretim ekonomisi değil, faiz ve rant üzerine oturmuş bir sistemin içindeydik. Üretici çok zarar. İnsanlar paralarını üretim yerine bankaya yatırarak yüksek faizle para kazanmak istedi. % 120 faizlerin yaşandiği bir türkiyede hangi akıllı adam üretime yatırım yapar ki, ama bizlerin bir düzeni, çalışanlarımız, ve emek verdiğimiz bir işletmemiz ve herşeye ragmen bu günlerin geçeceği hayalimiz vardı. Daha öncesinde de Türkiye çok uzun yıllar bir kapalı ekonomi modeli yaşadı ne ithalat ne ihracat var,  mal da olmadığından ne olsa satabiliyordun. Rahmetli Turgut özal döneminde ithalat serbest bırakıldı, paranın serbestliği sağlandı ekonomi bir evrim geçirdi. Tabi telefon ve iletişimle birlikte atak dahada fazlalaştı. Türkiye dünyaya açıldı ve hakkaten bundan sonradır ki Türkiye kulvar değiştirdi. Burda rahmetli cumhurbaşkanımızın katkısı çok büyüktür. Tabiki burada sanayicilerimiz ve çalışan insanlarımızın katkısıda çok. Şimdi o kriz dönemlerinde benim yaptığım şey şu idi. Mala hiçbir zaman yok demedim. Nakit satma yerine özellikle vadeli satmaya çalıştım. O bana büyüme kattı ve kriz dönemlerinde şirketim çok ciddi büyüme sağladı.

98 krizinde ise farklı bir durum gelişti. Rusya kriziyle birlikte ihracat bağımız bu ülkeyle  birden kesildi. Haliyle oradaki önemli miktardaki ihracatımızda durdu.  Bu sefer diğer ükelere önem vermeye başladık. Dünyanın pek çok yerinde etkili ihtisas fuarlarına katılarak Yeni arayışlar içine girdik ve olumlu neticeler aldık. Fuarlar bize yeni kapıları da birlikte açtı. 

 

Nesip Uzun: Aslında Türkiye’nin iktisadi sürecinesosyal dönüşümüne de  tanıklık eden firmalardan birisiniz. Özellikle Türkiye’de yapıştırıcı grubu bir elin parmakları kadarken bugün baktığınızda beta kimya o günden bugüne çok fazla mesafe kat etti. İhracatta çok başarılı bir marka oldu. Yurtdışında artık beta kimya markası biliniyor. Hatta bahsettiğiniz Rusya krizi döneminde ben yurtdışı fuarlarında 3-4 firmanın Beta Kimya’yı temsilen orada olduğunu hatırlıyorum. İranda ve Mısır’da da bunları gördüm. Sizin gibi sektörümüzde lokomotif firmaları gördüğümüzde gurur duyuyoruz. .

 

Adil Pelistler:  Şuanda 45 ülkeye ihracat yapıyoruz bunların her biri yapıştırıcılar için çok önemli. Dünyanın bu konuda önemli aktörleri arasında bir yer edindik. Firmamızı ciddi görüyorlar, meslektaş olarak görmeye başladılar. Bunları da ilerletmeye çalışıyoruz. Birde 1996 senesinde izmir aydın bölgesinde bir fabrikamız vardı. 2007 senesinde boya vernik organize sanayi sitesindeki tesisimizi yaptık. Şuanda 4 fabrikamız var. Kısmetse beşinci fabrikamızın mülkünüde geçen hafta aldık. Yaklaşık 50 bin m2 büyüklüğünde. Türkiye’nin ve ortadoğunun en büyük yapıştırıcı fabrikasını biz yapacagız. Ve yüzde yüz yerli sermayeyle en önemlisi bu. Böyle bir kampüsü kendi imkanlarımızla oluşturmak çok güzel bir duygu. Bu fabrikamızı gebzede kimya ihtisas organize sanayi bölgesi içinde kuruyoruz. Fabrikamızın temel atma törenine inşallah sizleride davet edicez. Planımız 2018 senesinin ilk yarısında bu işe başlamak olacak. Kısa bir zamanda bitirirsek üretimle birlikte yolumuza devam etmeyi düşünüyoruz.

Nesip Uzun:  Peki burdaki üretimlerle diğerleri  merkezi olarak tek bir yerde mi toplanacak ?

Adil Pelistler:  Fabrikaları tek bir yerde toplamayı düşünmüyoruz. İki yada üç fabrikayı taşıyıp ondan sonra yeni gireceğimiz iş alanlarıyla beraber orada bir kampüs sahasında bulunacağız.

 

Nesip Uzun:  Bu durumda gerçekleşen bu dev yatırımlar sonucu sadece ahşap sektörüne değil diğer sektörlere de hizmet verecek misiniz?

 

Adil Pelistler:  Tabi diğer sektörlerede mal üretip ürün gamımızı büyüteceğiz. Zaten ar-ge’miz o yönde çalışıyor. 2018 senesi içinde ar-ge merkezimiz açılacak. Ar-ge müdürü ve ekibi bu yönde azimli ve istekli bir şekilde çalışıyorlar. Ciddi bir laboratuvarımız var. Hem ar-ge hemde kalite control olarak laboratuvarımız var. Hem girişte hem çıkışta  çıkan her malın kalite kontrolleri yapılıyor. Şu anda bünyemizde çok ciddi Türk Quality çalışmaları gerçekleşmekte ve tüm yapılandırmalarımız buna göre organize olmaktadır. Çok yakında bu belgemizi de alacağız. Zaten altyapımızı biz buna göre yapılandırmıştık.

Nesip Uzun:  Peki burada otomasyon, makineleşme vb teknoloji ne noktada olacak?

 

Adil Pelistler:  Şimdi biliyorsunuz özellikle almanya’da başlayan bir sanayi 4.0 devrimi var. Bunun içinde Beta Kimyada olmak istiyor. Amacımız, özellikle makinalarımızı yeni kampüsümüzde dijital çalışacak hale getirmek, yeni makinalarla otomasyonu sağlamak, eski makinalarımızı oraya götürmek değil orda sıfırdan yeni makinalarla bunu sağlamak istiyoruz. Ekibimizi ona göre geliştirmek istiyoruz. Yeni iş alanlarına gireceğiz. Türkiye’de üretilmeyen ürünleri üretmeye çalışacağız orada.

Nesip Uzun:  Ne kadar büyük bir yatırım bu şuan için yatırım miktarı belirlenebildi mi?

 

Adil Pelistler:  Yapacağımız yatırım yaklaşık 150-160 milyon TL civarında. Tükiye’de böyle bir yatırım özellikle de yurtdışına bağlı üretim yapan bir sektörde dengeleri değiştirecektir mutlaka.

Nesip Uzun:  Peki ürün grubunuzda dışarıya bağımlılık oranı nedir. Hammaddede dışarıya bağımlı kimya sektöründe?

Adil Pelistler: Kimya sektöründe bu durum var. Minimum %70 oranında dışa bağımlılığımız var. Bu oranı özellikle katma değerli ürünler üreterek bu durumu aşağı çekmek zorundayız. Çünkü bizim petrokimya ürünleride olmak üzere kimya sektörü ciddi oranda bütçe açığı getiriyor. Bu bütçe açığını aşağı indirmemiz lazım. Bunu yapmadığımız sürece Türkiye’nin rahat büyümesini engellemiş oluyoruz.

Nesip Uzun:  Yani bu ürünler Türkiye’ye girdikten sonra yüksek  katma değerli ürünlere dönüşmeli ki hem ülkeye hem de firmalara iyi kazanç sağlamalıdır.  

Adil Pelistler: Tabi şimdi bakın biz hammadde üreticisi değiliz. Biz cevherden üretici konusunda iyi değiliz özellikle petrokimya alanında. Fosil yakıtlı üretimler dünyanın bu zamana kadar son 100 senesinde ciddi bir değer gösterdi. Ve bu kaynaklar yüzünden de savaşlar meydana geldi. Şimdi dünya dengeler değiştiriyor,  dünya farklı enerji gruplarıyla farklı üretim teknolojilerine geçecek. Bunu önümüzdeki 20-30 yıl içerisinde göreceğiz.

Reaktif pigmentlerde birim başına kullanılan miktar çok az, ama verim çok fazla. Dayanıklılığı çok kuvvetli, hemde az miktarda kullanılıyor. Bununda bir bedeli oluyor ama rekabetle ve yüksek teknolojiyle beraber bununda normal bir seviyeye ineceğini düşünüyorum.

 

Nesip Uzun:  Türkiyede yapıştırıcı sektörü ağırlıkla inşaat ve mobilya sektörüne yönelik ama biz biliyoruzki gıda sektöründen tutun ilaç sektörüne kadar pek çok yelpazede bu ürünler kullanılıyor. Hatta bunlarda katma değer çok daha yüksektir ekolojik ve sağlığa zararlı olmaması sebebiyle. Buralarda dışa bağımlılık söz konusu. Siz bu alanda bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

 

Adil Pelistler: Tabi sektördeki kullanım yerlerine göre yapıştırıcıların özellikleride değişiyor. Yapıştırıcılar hakikaten derin bir konu. Ambalaj sektöründe kullanılan yapıştırıcılar özellikle son dönemlerde hızlı makinelerle beraber orda anında seri yapıştırabilecek yapıştırıcılara ihtiyaç doğuruyor. .Dünyada nano teknolojiyle beraber güzel yapıştırıcı türleride çıkmakta. Örneğin Türkiyede tek biz  siyano akrilat ürünler üretiyoruz. Bunun mobilya bacağında ciddi çalışmalar yapıyoruz ama bunların örneğin sağlık sektöründe kullanılanları var. Benim bir hedefim hayalimde ameliyatlarda dikiş yerine dokuların yapıştırıcılar vasıtasıyla bir arada tutulmasıdır. Dikiş için kritik bir zaman gerekiyor ama yapıştırıcılarla bu dokuları anında birbirine bağlayabilirsiniz. Dikiş yaptığınız anda sağlam dokuyada zarar veriyorsunuz. Orda insan bünyesininde Kabul ettiği yapıştırıcıları ürettiğiniz anda anında yapıştıracak ve başka yaralar açmadan işi bitrimiş olacaksınız. Bizim yeni ar-ge merkezimizde hangi sektörlere  yönelik ürünlere yönelinecek bunun çalışmaları yapılacak ve ona göre karar verilecek.

Nesip Uzun:  Peki Türkiye piyasasını ve ülkenin bu sektördeki genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Adil Pelistler:Beta kimya A.Ş,  İSO’nun Türkiye’nin ikinci 500 sanayi kuruluşundan biri. Türkiye ihracatçılar meclisinin verilerine göre son altı yıdır ilk 1000 şirketi arasındayız. İhracat bazında, yapıştırıcı sektöründe ise son altı yıldır birincisiyiz. Şirketimizde 250 insanı istihdam ediyoruz ve yeni fabrikamızla bu sayı daha da atracaktır. Bu bizim açımızdan gurur kaynağı. Umut ediyorum 2017 senesinde 7. Yılımızı da bu şekilde başarıyla sürdüreceğiz. Devletimizin sağladığı desteklerden bir taneside Turquality desteğidir. Bu belgeyi alan ve alacak firmaların hem kendisine hemde ülkesine katkısı büyük olacaktır. Bizde bunu büyük ihtimalle alacağız ve bunun gururunu taşıyan kurumsal bir kimliği benimseyeceğiz. Firmaya kurumsallık anlamında bir katkısı var ikincisi yatırımlarına devlet katkısı açısından bir ivme sağlıyor. Bu güzel ve başarılı bir proje. Devletin bu projeleri tabana yayacak daha kapsamlı adımlar atması gerekiyor. Öte yandan işimizin zorlukları var. Birincisi devletin yanımızda olduğunu bilmemiz ve desteklemesi çok önemli. Örneğin ötv konsuunda benim devletten alacak teminat miktarım 14 milyon tl’nin üstünde. Bu önemli bir nakit sermayedir. Burada kimya sektörünün önündeki en büyük engel ve devletin çözümlemek için adım atması gereken hususlar var. Mesela bunlardan bir tanesi çevre koşulları. Çed için müracaat ediyorsun ama kısa zaman içinde geri dönüşler yapılmıyor. Biz tüm koşulları yerine getiren bir firmayız ve sürekli denetleniyoruz. Her ay nerdeyse devletin bir kurumu gelip bizi denetliyor. İSG veya çevre mevzuatları olabiliyor bunlar.   Öteki tarafta kapasite raporları. Örneğin biz her yıl kapasite raporlarımızı yenilemek zorundayız. Ocak ayında müracaat ediyoruz ve kapasite raporlarımız çıkana kadar bazı hatlarımızdan yararlanamıyoruz. Her yıl başında tutkal üretimiyle ilgili kullandığımız hammaddelerle ilgili vergiler var. Bu vergide devletin bize yardımcı olması lazım. Kayıt dışı üretim yapan küçük firmalarda dönem dönem etkileyebiliyorlar. Verdikleri düşük fiyatları müşteriler bize koz olarak kullanabiliyor.  Bu denetime tabi olanlarla olmayanlar arasındaki haksızlık bir şekilde giderilmeli yani. Bugün sanayi sitesinde tehlikeli yanıcı madde depolayan firmalara karşı hem isg konusunda hemde sağlık konusunda önlemlerinin alınması lazım. Bir sanayi sitesinde kimya üretimi olamaz olmamasıda lazım. İnsana değer veriyorsak eğer. Devlet denetçiliğini her koşulda herkese eşit yapması lazım.

Ben mesleğimi büyük bir keyifle yapıyorum. Hem kendime hem aileme hemde ülkeme bir katma değer sağladığım için büyük bir onur ve gurur duyuyorum. Bu çalışmamda yanımda olan çalışma arkadaşlarım başta olmak üzere ve bu işi sürdürürken senelerdir sizleri tanıyorum sizlerin bize verdiği destek katma değerleri ki bu her zaman katma değer maddi olmayabilir manevi katma değerler çok önemli. Bu değeri haketmek ve sürdürülebilir bir şekilde götürebilirsek ne mutlu bize.

Nesip Uzun:  Bizde sizinle gurur duyuyoruz. Beta kimyanın çalışmalarını çok yakından hem iç piyasada hem uluslararası planda takip ediyoruz. Çok başarılı sempatik bir ekibiniz var. burda liderlik ve yöneticilik çok önemli. Sizin vizyonunuz personelinize yaklaşımınız onları korumanız ve işletmenizi sürekli büyütme projeleri vizyonunuzdan geliyor. Biz firmanızla gurur duyuyoruz. Bu sektöre verdiğiniz katkılardan dolayı size kutlarız,  bundan sonraki çalışmalarınızda ve yatırımlarınızda size başarılar diliyoruz.

yazar

Nesip Uzun-editor yazısı

E-bülten için e-posta bırak